24 Ekim 2009 Cumartesi

Kelaynakseverler Derneği

Vuhuuuu! Deminden beri bir takım yazma girşimlerinde bulunup ne diyeceğime bir türlü karar veremiyordum(zor işmiş yahu!). Ama buldum! Büyüsü kaçmasın diye ne saçmaladığımı en sonda açıklayacağım.

Kelaynakseverler Derneği
Sorbonne'da okuyan bir hukuk öğrencisi, Fransız
Endonezya'dan gelen bir göçmen, Josê- karanlık bir tip
Rus Mafyası'nın üç numarası, Mişka Özgeşinya
Baba'nın yeğeni, İtalyan Mafyası'nın şımarık çocuğu, Enes Corleone
Dul bir kontes, Fransa'nın sayılı zenginlerinden, Kontes dö Aybayçe
,
PAROLA: Hepimiz ayıcık değiliz.
,
Yeşil çuha örtülmüş yuvarlak bir masanın etrafında amuda kalkmışçasına hassas bir dengeyle sıralanmış beş oyuncu, tehditkar bakışlarla birbirini süzüyordu. Tek ışık kaynağı, masanın üzerinde özensizce sallanan zayıf ampuldü. Sadece masayı ve arasıra oyuncuların birbirlerine attıkları keskin, kaçamak bakışları aydınlatıyordu. Belirgin bir sigara dumanı, Josê'nin esrar sigarasından, Mişka Ögeşinya ve Enes Corleone'nin purolarından, Kontes dö Aybayçe'nin uzun ağızlıklı sigarasından havaya karışan bir duman, masanın üzerinde asılı kalmıştı.
Odadaki tek gürültü içki bardaklarındaki buzların çarpışmasıyla çıkan ritmik sesti. Her oyuncu kişiliğini, statüsünü ve halkını yansıtan içkisini gergin ve olabildiğince sessiz yudumluyordu. Votkasının yansıması yüzünde dolaşan Mişka, şarabını yudumlayan Kontes'e hızlı bir bakış attı. Bu bakışı yakalayan Enes, memnun memnun viskisini yarıladı. Bu sırada Josê içtiği yerel, mayhoş içkisinin de etksisyle baygın baygın etrafı süzüyordu.
Oyun giderek kızışıyordu. Mutlak sessizliğe rağmen ortamdaki gerilim her oyuncunun kafasında bangır bangır yankılanıyor, kartlar hızlı ve belli belirsiz hareketlerle el değiştiriyordu. Aniden oyunun bitişini müjdeleyen ses çınladı ve dört el masanın ortasında birleşti. Beşinci el beklenirken, tetiğin ölümcül fısıltısı duyuldu ve bir tekerlemenin dört dizesi gibi dört kurşun, dört oyuncuya saplandı.
Hukuk öğrencisi soğukkanlı bir gülümsemeyle Corleone'nin purosundan bir nefes çekipp paraları toplayarak çıktı.
Zeynep, Pemra
Eh ne düşündüğünüzü pek tahmin edemiyorum, o yüzden açıklayayım: Birgün sınıfta, bir boş derste adları aslında Yiğitcan( ay, Yiğit demeliymiştim ve bunu yeni öğrendim ama alışkanlıklar zor değiştirilir Yiğitcan!) , Olgu, Özge, Enes ve Aybiçe olan bu beş kişi, ne olduğunu bile hatırlamadığım ama kağıtları yırtıp masanın ortasında topladıkları garip ve o an için masum bir iskambil oyununu çağrıştıran bir oyun oynadıklarında Pemra'yla gözümüzde böyle bir sahne canlandı, yazalım dedik. Şimdi de yazacak birşey bulamayınca eserimizi siz (olmayan) okuyuculara sunmaya karar verdim!
Zeynep

18 Ekim 2009 Pazar






…Yaşamak…
Yaşamın sadece nefes alıp vermek olmadığını anladığımdan beri ‘nasıl yaşanır? Ya da neyle yaşarsak ‘evet yaşıyorum deriz’ gibi sorular aklımda dolaşıp durur.Şu sıralar bu soruya cevap bulma çabalarım daha da arttı.
Sanırım duyguların en uç noktalara geldiği anlarda insan ‘yaşıyorum bee!’ der.Belki hüngür hüngür ağladıktan sonra...belki yarılana kadar güldükten sonra…ya da uçsuz maviliklere veyahut yeşilliklere bakarken huzurla dolduğu anda… (Şu an bunu sonsuza kadar sürdürebilirim..lakin okuyanı da sıkmamak gerek diyerek kısa kesiyorum..)
Elbette hepimizin yaşamı da yaşıyorum demesi de farklı...ama ne olursa olsun yaşamadan ölmeyelim..zaman sonra dönüp baktığımızda da ne yaptım ki şimdiye kadar demeyelim..
Ö.K

15 Ekim 2009 Perşembe


Vuuuuuhhuuu! Bu gün Duru'nun doğum günü ! O artık bir yaşında !


İyiiiiikiiiii doğdun Duuuurruuuu iiyykkiiiii doğduun Duuurruu muttluu yıllar saanaaa :)

2 Ekim 2009 Cuma

Hellooooooooo, people of earth!!!

Helloooo, people of earth! Yeah, I admit it, I took this line from a tv show on nickelodeon but it sounds nice, right? Anyway, you probably wonder why I'm writing in english. Well, to be honest I'm trying to show off. Of course we have a better, more proper excuse for this: Although we don't have any followers right now we are tryin to be international. And that's what I meant, when I said "people of earth". But until those nice and popular days, I'll enjoy myself and just write to satisfy myself. Because even writing these boring words flatter me! I'm a bit egoistic, amn't I? When you start following our blog(please do!!!), give me some ideas to write, cause' I can't think of any right now. Oh, btw, I'll also be writing in turkish-I can't just get enough of this writing thing! But don't you think it's an interesting experience to share stuff like this? You should start your own blog, dear reader. But unfortunately I won't be following it, as you are doing to us. And considering only people who write on this blog will probably read this article, that won't be a problem.(Anybody understand that sentence? I did not and oh boy, I'm trying to show you that my english is good!)
In conclusion(fancy word right?), I'll be glad if you read our blog and appreciate my english(did I get appreciate, right?). This was kind of an introduction, hope you enjoyed it!! Byeeeee, or xoxo (yep, I'm watching gossip girl!)