25 Mart 2018 Pazar

Bay Dak -5 dakikalık hikaye-

Bay Dak deeerriiin bir nefes aldı ve verirken içi suyla doldu. Serin, damla damla. Hayatın anlamı bu olmalı dedi kendi kendine. ama anlamlar durağan değil aksine kaçaktır. Çok kısa sürdü birleşmesi suyun anlamla ve içi bir kez daha boşaldı Bay Dak'ın. 
Şimdi gün ışığının altında, diğer herkes gibi, tilkisinden uzakta seyretmekteydi.
Bir göz de onu seyretmekteydi. hakikatine varabilir miydi bakarak? o olabilir miydi? ona bakan göz her an onu değiştirirken hakikatini hala nasıl arayabilirdi? gözü bu yolda tutan şey anlamın değişkenliği kadar etkili olan; durağan görüntüydü. durağan. yani mikromilisaniyede değişen demek. insan zihninin soyutlama gücü işte bunu yok saymaya yarıyor. Bay Dak'a bakan göz dairesel bir durağanlık, köklü bir mimari görmekteydi. Taklit etmek için kollarını ve bacaklarını kullandı. çünkü alışkanlığın en güçlü dayanağı kas sistemidir.

Başlık: İkililik

Üçlük:
Tilki dedi ki
alışkanlığın mimarisi
durağan taklitten beslenir.


https://www.youtube.com/watch?v=Ts6u7csMlrU

7 Aralık 2015 Pazartesi

Hiç hata yapmayan insanların sırrı hiç risk almamalarında saklı.

4 Aralık 2015 Cuma

İsyan

Ne zaman bir şeyler üretmeye başlayacağım? Ne zaman potansiyelimi kullanacağım, ne zaman sınırlarımı göreceğim? Ne zaman potansiyelimi gerçekleştirmek adına girişimlerde bulunacağım? Benim potansiyelim nasıl tanımlanır?
Üretim alanım yok, aktarım kanallarım yok. Kendimi sınadığım, ortaya bir şeyler çıkardığım bir mecra yok. Beynimi kullanmıyorum. Yuh ulan! Bunu nasıl kabullenirsin?! Yeter artık beynimi kullanmak istiyorum. İzleyici olmaktan sıkıldım. Göz olmak istemiyorum. Beynimi kullanmak istiyorum, yaratıcılığın hiç uğramadığı düşünsel basamaklardan bıktım. Bir kanal bulmalıyım. Bir alan. Bir düzlem. İnsanlarla kurulan bağlar bunun için yeterli değil. Dışarıdan olmaz. Olmuyor, olmayacak. 

Beklemenin de bir sınır olmalı. Beynimi çalıştırmak istiyorum. Körelmeyi durdurmak istiyorum. Potansiyelimi açığa çıkaracak bir alan lazım bana. Günlük hayat akıp gidiyor olsa da onu durdurabildiğim bir yere gidebilmeliyim. Korkular başlamış yeniliklerle ilgili. Rutinler sürerken, bir arka plan oluşmalı. Korkuların üstüne gitmek gerekecek. Sinsi sinsi yerleşmişler zira. Yaratıcılıktan yoksun bir gezgin olmak istemiyorum. 

Bataklıktan çıkmanın da bir yetenek işi olduğunu düşünmüşümdür hep. 
Bu isyanla baş etmek için de mi kanıksama yoluna gideceğim?
N'olur önlem alma artık. Normalleştirme. Hayatta kalmanın karşısına risk alıp kurtulmayı koyduğunda gördüğün şeyin değerli olduğunu hatırla. 

Neleri unuttuğunu bul. Ya da bilmediğini. Bilmediğini fark et.
Yeter artık. Beynini kullan, potansiyelini ortaya çıkar. 
İsteksizliğine s.çayım. 
İştahsızlığına her seferinde başka bir alt yapı oluşturuyorsun.
Yeter. 

Gerçekten bir şey öğren, tam anlamıyla öğren. Ne zaman öğrendin en son? Küçültme, basitleştirme, zorlan.
Şimdi de bunları "zorlama"dan yapman gerekecek. Yazdın ya bir kere. 
Senden çok sıkıldım. Döngülerinden, görmediklerinden. Bari görmediğin şeyleri nasıl ortaya çıkarabileceğimin ipuçlarını ver bana.
Seni eleştirmem bir şekilde bir yerlerde içini rahatlatıyor ya bundan da nefret ediyorum.


P.

6 Mart 2015 Cuma

YAA ŞA SIIIN 4 MARTLAR YA ŞAAA SIN SÜRPRİZLEER!!!

Nasıl sevindim nasıl mutlu oldum ne güzel bir histi!
Bir ortamda bir insanla (Özge) görünmeyen bağlarla bağlanmak inanılmaz hoşuma gidiyor.
Bu hissi  nasıl yayabileceğimi bilmiyorum, belki meditasyon yapıp ruhlar dünyasına beraber gidersek, o bağların renklerini görebiliriz. Mesela şöyle,



İnsanların dünyasındaysa bunun vuku buluş şekli sarılmak oluyor! 3 kere sarılmak 5 kere sarılmak sayısını artırınca daha iyi aktarılmıyor ama elden bu geliyor. 
Temasa ihtiyaç duymadan bağ kurmak insanın varoluş sebeplerinden biri olmalı, bunun nasıl aktarılacağını bilmeden kağıda kaleme sarılıyorum.
Keşke hayatımızda sözcüklerin girmediği alanlar daha geniş olsa ve filmdeki gibi bilim adamlarına sevginin diğer bütün makul seçeneklerden nasıl da daha mantıklı olabileceğini göstersek.
Sen kendinden vazgeçtiğinde insanların senden vazgeçmemesi bambaşka, çok ilginç bir his!!
  Hüzün kovan kuşu.
  Anka kuşu.
  Geri döndüm!
  İşte bu kadar basit.
  Nerdeyse...
  Yaa şaa sıın yaşamaaak! 
  diyeceğim geliyor.